Altın Boynuz

Rusya'da Bulunan 30 Bin Yıllık Altın Boynuz Türk Uygarlığı 

SSCB'yi dağıtan gizli Hakasya Raporu: Gerçek 'diriliş' hikayesi

KGB ve ordu arşivlerinde yıllarca gizlenen Hakasya Raporu, SSCB’nin dağılmasından sonra ortalıklara düşen belgeler arasında bulundu. Eski Türk uygarlıkları üzerine çok sayıda araştırma kitabının yazarı olan Oktan Keleş, SSCB’nin dağılmasıyla sonuçlanan 30 bin yıllık altın Türk boynuzunun hikayesini anlattı. 

SSCB dağılana kadar üzerinde çok gizli bilimsel araştırmaların yapıldığı, ancak sonuca ulaşamadan Çernobil faciası ile tarihin karanlıklarına gömülen Hakasya boynuzunun…

Hikaye Abakan Türklerinin en eski yurtlarından Hakasya, bugün bilinen adıyla Minusinsk’ta geçiyor. Hakasya eski Türkçede “bin tane suyun toplandığı, birleştiği kutsal yer” anlamına geliyor. Burasıyla ilgili gizemli olaylar silsilesi Stalin’in son yıllarında başlıyor. Yıl 1952, Sovyet uçakları Abakan’ın üzerinden geçerken manyetik fırtınaya maruz kaldıklarını, radarlarının bozulduğunu rapor ediyorlar. İki uçak düşüyor ancak araştırma sonuçlarından hiçbir şey çıkmıyor.

Oktan Keleş, eski Türk uygarlıkları hakkında yazdığı araştırma kitaplarıyla biliniyor.

1959’a yani Nikolay Şvernik dönemine gelindiğinde ise aynı bölgede iki uçak daha düşüyor. Bu olayın ardından SSCB bazı koordinatlarda uçuş yasağı getiriyor. Brejnev dönemine kadar yasak sürüyor. Yasağın kalkmasıyla birlikte bölgede üç askeri uçak, bir de sivil uçak düşüyor. Araştırmalar yine sonuç vermiyor.

1988’de Mihail Gorbaçov Yüksek Sovyet Başkanı seçiliyor. 1991’de SSCB dağılırken Gorbaçov şöyle diyecektir: “Tuhaftır ki SSCB ekonomik dağılım aşamasındayken Vatikan bir mezara 2 milyar dolar teklif etti.”

Bir çoban ve altın boynuzun kaderi

Peki uçakların düştüğü bölgede yani Hakasya’da bulunan bu mezar neyin nesiydi ve neden bu kadar kıymetliydi?

SSCB dağılınca biliyoruz ki birçok gizli belge yurt dışına çıkarılmış, pazarlarda madalyalara, tanklara varıncaya dek, her şey satılığa çıkarılmıştı. Hatta eski silahlar, nükleer uranyum tüpleri bile… CIA başta olmak üzere, birçok batılı istihbarat kurumu bu belgeleri koleksiyonerler vasıtası ile ele geçirmişti

Burayı kazan ölüyor

Bu belgelerin içinde 1960’lardan kalma bir rapor dikkat çekiciydi. Raporda anlatılanlar özetle şöyleydi; Bir çoban, Hakasya’nın bugünkü başkenti Abakan yakınlarında adına “delikli kaya veya kutsal kaya” denilen kayalık bir yere rastlar. Çoban meraklanır ve define bulmak umuduyla orayı kazar. Ama başarısız olur. Bir müddet sonra hem çoban hem de onunla birlikte kazıya katılan arkadaşları birden ölür. Çobanın ailesi bunu yetkililere bildirince, yapılan araştırmalar sonucu oranın binlerce yıllık bir lahit yani anıt mezar olduğu ortaya çıkar. Burayı araştıran SSCB yetkililerinden de kısa süre sonra ölenler olur. Bunun üzerine olaya KGB ve asker de dahil olur. Yapılan tetkikler neticesinde anıt mezarda yoğun radyasyon olduğu, ölümlerin sebebinin radyasyona bağlı olabileceği rapor edilir..

30 bin yıllık altın boynuz
Araştırmalara uzman ekipler katılır. Bilim adamları eşliğinde mezara inilir. Kat kat olan mezarda iki iskelet, çeşitli kova benzeri yarı toprak, yarı maden yapımı küpler, iki katlı şömineye benzer yapı vardır. Duvarlarda da ilginç çizimlere rastlanır. Mezarda bulunan Kayı damgaları, mezarın ön Türklere ait olduğu fikrini güçlendirir.

Fakat uzmanların ilgisini çeken asıl şey, yuvarlak bir kaide üzerinde, altına benzer bir boynuzdur. Duvarlardaki çizimlerde boynuz ve boynuz miğferli, elinde boynuz asa tutan bir adam, deniz altında boynuz, dünya üzerinde de üç boynuz vardır. En ilginci de boynuzların titreşim çizgilerle sanki birbirlerine sinyal göndererek irtibat kurar şekilde çizilmiş olmalarıdır. Üstelik mezarda iskeletler de bulunur.

Burası derhal askeri ve yasak bölge ilan edilir. Altın renkli boynuzun altın ve ne olduğu tanımlanamayan bir maddeden alaşım ile yapıldığı tespit edilir. İskelet de dahil mezardaki tüm materyallerin karbon testi sonuçları 30 bin yıllık olduklarını ortaya çıkarır. 79 yılında Jimmy Carter ve Brejnev yakınlaşması vesilesiyle mezar ABD’li bilim adamları tarafından da incelenir. Sonuçlar aynıdır. Boynuzun alaşımının dünya teknolojisiyle yapılamayacağı rapor edilir. İnceleme ekibinde halüsinasyon ve değişik hastalık belirtileri baş göstermeye başlar. Boynuzu yerinden oynatmak için yoğun bir teknik çalışma yapılır ancak oynatılamaz. Ekipteki bir Kazak Türkün ısrarı sonucu mezara bir şaman getirilir.

Abakanlı yaşlı şaman mezara girdikten sonra şunları söyler: “Atalarımızın kemikleri sızlıyor, duymuyor musunuz, bunu buradan çıkarırsanız, gökyüzünden de görülecek büyük felaketle karşılaşacaksınız, bizim de dirilişimiz olacak!”..

Çernobil, SSCB’nin dağılması ve Diriliş
Ama bilim adamları şamanın sözlerini dikkate almaz. 30 bin yıllık altın boynuz uzun uğraşlar sonucu yerinden çıkarılarak en yakın askeri hava alanına götürülür. Amaç, boynuzun uçakla nükleer araştırma merkezine götürülmesidir. Ancak boynuzun yerleştirildiği uçak havalanamaz, teknik problemler çıkar. Gönderilen ikinci uçak da bozulur. Son çare olarak boynuz kurşun kaplı bir muhafaza dolabı ile kara yolu üzerinden Moskova yakınlarındaki askeri bir tesise getirilir. Bir kaç yıl sonra boynuz Ukrayna’nın en gelişmiş nükleer araştırma tesislerine, yani Çernobil’e nakledilir! Kısa bir süre sonra yani 26 Nisan 1986’da Çernobil patladı. Tıpkı şamanın dediği gibi felaket başlamıştı. SSCB dağıldı. Türk yurtları ise bağımsızlığa kavuştu, şamanın dediği gibi dirildi. Daha sonra Gorbaçov “Türklerin kadim medeniyeti boyunduruk altında tutulamazdı, bu kader” diyecekti..

Araştırmaya katılan Amerikalı bilim insanı bu olayı kaleme alır. Tüm deteyları anlatır. Bu olayda radyasyon dan etkilendiği için kitabını yayınlayamadan ölür.
Asistanı makaleyi yayınlar .
Makalenin en sonuna
Türklerin yeryüzündeki varlığını net bir şekilde ortaya koyarsak, geriye kalan halklar için aşağılık duygusu uyandırır. 
Yazmaktadır...

Yorumlar

Popüler Yayınlar